YALABUK DEDE VE İNSAN AZMANI

Print Friendly, PDF & Email

Evet çocuklar merhaba nasılsınız. Size bugün Kaf Dağı oyuncakçısı Yalabuk Dede’in bir masalını daha anlatacağım. Kaf dağının en yüksek tepelerinden birinde, kendi etrafında sürekli dönen evinde oturan Yalabuk dede bakalım nasıl bir macera yaşamış hep beraber göreceğiz.

Çocuklar güneşli ve çok güzel bir güne uyanmış Yalabuk dede. Hemen evinin altındaki dereye inmiş güzelce elini yüzünü yıkamış ve şöyle bir gerinip derin derin ormanın güzel havasını içine çekivermiş.

Tam evine doğru yürüyüp, merdivenlerinden yukarı çıkacakmış ki bir inleme sesi duymuş. Çok şaşırmış ve merak etmiş. Hemen etrafı daha dikkatli dinlemeye başlamış.

Sesin nerden geldiğini anlamak için elini kulaklarına siper etmiş ve bir müddet dinledikten sonra sesin evinin arkasında bulunan ağaçların arasından geldiğini anlamış.

Hemen oraya doğru yürümüş. Yalabuk dede yürüdükçe ses daha da yakınlaşıyormuş. Ağlama sesi gibi bir hal alıyormuş. Birkaç ağaç geçmiş, bir çalı topluluğunu elleriyle ikiye ayırmış aralarından geçmişki bir de ne görsün.

Yavru bir tavşan insanların yaptığı bir tuzağa yakalanmış, yanında kardeşleri ile annesi öylece ağlıyorlarmış.

Yalabuk dede çok üzülmüş dikkatli bir şekilde yavru tavşanın yakalandığı tuzağı açmış ve onu elleriyle oradan çıkarmış. Başını okşamış, güzel kırmızı burnundan öpmüş ve kendisine merakla bakmakta olan annesi ile kardeşlerinin yanına bırakmış. Gülümseyerek “Haydi bakalım kurtuldun. Daha dikkatli ol. “ demiş.

Bu arada da merakla tuzağa bakarak “Allah Allah. Ben buralara asla tuzak kurmam. Bu bir insanın kurduğu tuzağa benziyor. Hem benim evimin etrafında bu tuzağı kim kurar ki?” diye kendi kendine söylemiş.

Tam bu sırada anne tavşan dile gelmiş ve “Yalabuk dede, biz orman hayvanları sizi tanıyoruz. Siz bize zarar vermezsiniz ancak kendine insan azmanı diyen biraz irice bir çocuk bu tuzağı kurdu ve gitti. Gördüm kurarken, çocuklarıma da söyledim ama dinletemedim. Sizin evinizin bulunduğu ağacın altında oynamayı çok seviyorlar. Yaptığınız oyuncakları seyretmeyide çok seviyorlar. İşte bu beyaz kuyruk benim oğlum. Burada oynarken insan azmanının kurduğu tuzağa yakalanmış. Bende çığlıklarına koşup geldim.” Diye anlatıvermiş.

Yalabuk dede şaşırmış. “insan azmanı mı? Nasıl bir isimmiş o öyle? Ben böyle birini tanımıyorum.”

Anne tavşan “Şu yakındaki köye yeni taşındı. İri yarı bir çocuk. Biz ona aramızda insan azmanı diyoruz. Az sonra gelip tuzağı kontrol eder. Hep öyle yapıyor zaten.”

Yalabuk dede beyaz sakallarını sıvazlamış ve “Bak sen demek Oduncu Veyselin oğlu. Biliyorum. Taşınırlarken yardımcı olmuştum. Evlerini tamir etmiştim. Aslında onun ismi insan azmanı değil bildiğim kadarıyla. Demek her gün gelip kurduğu tuzağı kontrol ediyor ve güzel hayvancıkları yakalayıp götürüyor. Peki ne yapıyor onları.”

Anne tavşan “Yakaladığı tavşanların kuyruğuna tenekeler bağlıyor, köyün birde arka ayaklarına ip, köyün içinde koşturuyor, tenekeler gürültü çıkarınca diğer çocuklarla birlikte gülüyorlar. Yaladığı kuşların ayaklarına da ip bağlıyor ve onları bir ağaç dalına bağlıyor. Kuşlarda ipin uzunluğu kadar uçabiliyorlar. Özgürce uçamıyorlar.”

Yalabuk dede çok üzülmüş ve “Vay köftehor vay. Demek çocukluğunu böyle yaşıyor. Dur ben sana bir oyun edeyim de hayvanların özgürlüklerini ellerinden almak neymiş öğrensin” demiş. Sonra anne tavşana dönerek. Hadi bakalım sen yavrularını da al evine bu insan azmanına ben bir ders vereyim herkese ibret olsun.

Hemen evinden gerekli malzemelerini alıp İnsan azmanının oturduğu köyün yakınındaki ormanın kenarına gelmiş. Oraya güzel bir tuzak hazırlamış. İnsan azmanı ne de olsa bir çocuk olduğu için canını yakmayacak şekilde bir hazırlık yapmış.

Nihayet tuzağını hazırladıktan sonra köye gelip çeşme başında oynayan çocukların yanına gelmiş. Çocuklar Yalabuk Dedeyi tanıdıkları için çok sevinmişler. Yalabuk dede İnsan azmanını sorunca bütün çocuklar “O bizimle oynamaz, ormanda tuzak kurup hayvanları avlar yalabuk dede deyip şikayet etmişler. Yalabuk dede “Köyün hemen şu yanındaki ormanın girişinde çok güzel tavşanlar gördüm. İnsan azmanına söyleyin oraya da tuzak kursun” demiş.

Bu sırada insan azmanı çeşmenin arkasında saklanmış Yalabuk dedenin söylediklerini dinliyormuş çocuklar. Yalabuk dede tuzağı kurduğu yere gelip saklanmış. Çok geçmeden insan azmanı da Yalabuk dedeyi takip edip aynı yere geliş. Etrafı kontrol ederken birden ayağı bir ağaç dalına takılmış. Sonra yerden kocaman bir balık ağı toparlanıp insan azmanınıda içine almış ve yukarıya fırlayıp kocaman bir çam ağacının iri dalına asılı kalmış.

İnsan azmanı bunu hiç beklemediği için çok korkmuş ve ağlayarak bağırmaya, imdat istemeye başlamış. Onun sesini duyan çocuklar hemen annesine ve babasına haber vermişler. Köylülerle birlikte insan azmanının bulunduğu yere koşturarak gelen İnsan azmanının anne ve babası çocuklarının kocaman bir balık ağının içinde, iri bir dalda asılı öylece sallandığını ve ağladığını görünce ne olduğu şaşırmışlar.

Bu sırada Yalabuk Dede de saklandığı yerden çıkıp köylülerin yanına gelmiş. Herkes şaşkın şaşkın neler olduğunu anlamaya çalışırken Yalabuk dede İnsan azmanının anne ve babasının yanına giderek anne tavşanın şikayetini, oğulları insan azmanının neler yaptığını bir bir anlatmış.

Sonra “Oğlunuz insan azmanı ormandaki hayvanlara zarar veriyor, başına kötü bir şey gelmeden ona yaptığının yanlış olduğunu anlatmamız lazım” demiş.

Babası şaşırmış. “İnsan azmanı mı? Bu isimde nereden çıktı Yalabuk Dede. Bizim oğlumuzun ismi Şirin Ali, birazcık iri olduğu için biz ona bu ismi koyduk. Aslında oğlumuz çok iyi bir çocuktur” demiş ve gülmüşler.

Yalabuk dede kurduğu ağı bozup insan azmanına zarar vermeden içinden çıkarmış ve karşısına alıp demişki, “Bak bundan sonra senin adın insan azmanı değil. Kendine böyle kötü isimler koyma. Ne güzel bir ismin varmış senin. Neden anne ve babanın koyduğu bu güzel ismi kullanmıyorsun. Bir daha ormana tuzak kurma. Bak tuzağa ağa nasıl da çırpındın. Korktun, telaşlandın. İşte senin kurduğun tuzaklara yakalanan tavşanlar, kuşlar da böyle korkuyor, çırpınıyor ve telaşlanıyorlar.”

Şirin Ali bir daha tuzak kurmayacağına ve hayvanlara zarar vermeyeceğine dair söz vermiş. Yalabuk dede de yanında getirdiği birbirinden güzel oyuncaklardan şirin Aliye ve köyün diğer çocuklarına hediye etmiş ve hepsini severek evine gitmek üzere yanlarından ayrılmış.

Bu masalda burda bitmiş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content