KALP DİKEN NİNE

Print Friendly, PDF & Email

Sesli Dinle

Vakitlerden bir vakit, gecelerden bir gece, deruna dalmış iken, dilim değil kalbim lal olmuşçasına ferahlık yaşamayı dilerken, gözlerime bir uyku bastı. Ama ne uyku…

Bulutlar gibi yoğun, doruklar gibi sisli ve kurşun gibi ağır. Kapanınca göz kapım dünyaya, yeşil bir kapı çıktı karşıma. Kapı, çiçeklerle bezeli sandım. Yaklaşınca kapıyı tutan, tüylerinde çiçeklerin her bir rengini taşıyan kuşu tanıdım. Kimi Berkut der ona kimi Zümrüdüanka. Kalbimin gözleri, çiçeklerin renkleriyle bezeli ışıl ışıl tüylere bakarken açtı kanatlarını ve açıldı yeşil kapı. Daldım içeri merakla işte, orada başladı bu masal da, bu rüya da. Rüyamda duydum bu masalı, kalbimin gözleri yaşadı o anları, senin de dilin değil kalbin okusun emi, bu yazılanları.

O, yaşlı bir nineydi.

Usulca yürüdü,

Işıkların diyarından süzüldü.

Ilgıt ılgıt sandalyesine oturdu.

Itır kokuluydu.

Kim dedi, yaşlı diye?

Bakma saçlarının akına,

Belinin kamburuna,

Elinin, yüzünün buruşukluğuna…

O aklar, yaşanmışlık sunar.

Kamburuna yüküm değildir,

Sırtımı yasladığım dağımdır, der ona

Hele buruşmuş eller, yüzler

Bilgelik kokar, burcu burcu burnuna.

Haaa, bir de uzamış saçlar var ya?

Açılmış bir yumak gibi,

Tutsan ucundan ışıldayan fener misali,

Uzadıkça uzar, ilmek ilmek yaşama ışık saçar.

Ak saçlı, sırtında dağ taşıyandı.

Buruşmuş elleriyle, saçlarını açıp

Beni yanına çağırandı.

Adını bilemedim,

Nasıl seslensem diye de hiç düşünmedim.

O gülümsedi, ben gülümsedim.

Şifa dağıtandı,

Bir tek bunu bildim.

Şifası nedir, dedin.

Nerede yaşar, söylememi mi istedin?

Okursan bu masalı

Sonunda bir kapı açılır, inan.

Sabır, kapıyı tıklamak değildir.

Tıkladığın kapıda sabırla açılmasını beklemektir.

Oku, sabırla oku.

Oku, merakla doku.

Oku, senin de kalbine gelecek,

Ak saçlı ninenin şifası, oku…

Çocukların, yaşama şeker tadı katsın diye çokça olduğu bir köy vardı. Çocuklar; gündüzleri köylerindeki tek katlı, tek renk boyalı, tek sınıflı okullarında vakit geçirirlerdi. Akşamları da günlerini ailelerine anlatarak bitirirlerdi. Çocuklar; okulda kimi vakit oyun oynarlar ve birlik olurlar, kimi vakit anlaşamaz veya anlaşılmaz ve yalnız kalırlardı. O çocuk yürekleri, bazen birbirlerine acımasızca bakar ve kalplerini kırarlardı. Kalp kırmak kolaydı da ya onu onarmak kolay mıydı?

İşte böyle bir köye, günün birinde bir aile taşındı. Tek çocukları vardı. O, doğduğu andan beri herkes gibi aslında farklıydı. Her çocuk gibi o da biricikti. Lakin kimse biricikliğini bilip de fark etmezdi, çocuk bunu nerden bilsindi? Çokça sorular sorardı; atlar, zıplar, hoplardı. Demem o ki yerinde duramazdı. Yeni bilgilere açtı, çünkü meraklıydı. Gözleri ışıl ışıldı. O, okulu ve arkadaşlarını, okul ve arkadaşları da onu tanırken olanlar oldu. Üst üste yaşanan olaylar o minik kalbini kırdı ve bir gün kalbi dile geldi:

-Ey, beni bedeninde taşıyan güzel çocuk! Her yerim kırıklar içinde. Kaldım üzüntülerle. Canım yanıyor. Kırıklarım kanıyor. Beni onarman gerek.

Dedi ve ardından kalbi kuş oldu, pır pır uçtu. İşte o anda, kalbi taşıdı çocuğu kanatlarında. Çocuk şaşkındı ama kalbinin yanındaydı. Kalbinin kanatlarından tutmuş, pamuk gibi bulutların arasında uçmaktaydı. Peki, ama nereye?

Az uçtular, uz uçtular ve yeşil kapılı bir diyara vardılar. Kapı renkliydi, çiçeklerle bezenmiş gibiydi. Şekli de bildiği kapılara hiç benzememekteydi. Çocuk ve kalbini görünce kapının kanatları açıldı. Meğer kapı gibi görünen, renkli bir kuşun kanatlarıydı. Çocuk şaşkın bir hâlde tuttu kalbinin kanatlarından ve el ele girdiler yeşil kapıdan. Kapı yeşildi ama girdiği diyar renksizdi. Çünkü o diyarın adı Kalpler Ülkesi’ydi. Ve kalpler kırılıp kanadıkça rengini, neşesini kaybederdi. İşte o diyarda yerler iplik iplikti. Oysa o iplikler, Işık Nine’nin saç telleriydi. Kapıdan giren kalplere yol göstermek için saçlarının yarısını yerlere döşemişti. Sandalyesinde oturup kalbi kırılan çocukları beklerdi. Ve nihayet çocuk ve kalbi Işık Nine’nin dizinin dibine geldi. Nine ışıl ışıl baktı, sıcacık gülümsedi. Çocuğun kanatlarından tuttuğu kalbini şefkatle eline aldı. Saçındaki tokasını çıkardı. Toka bir iğneye, ninenin saç teli de dönüştü ipliğe. İğne ve iplik geçiverdi birbirine. Ve başladı nine şarkılar söyleyerek çocuğun kalbinin kırıklarını dikmeye. Dikti, diktikçe dikti. Nine kalbi diktikçe çocuğun yüzünde güller açtı, renksiz diyar renkten renge boyandı. Çocuğun onardığı kalbini üfledi ve kalp kanatlanıp çocuğun bedenine yerleşti. Artık çocuk iyiydi. Gözlerini açtığında ise köyde, evindeydi. Hepsi rüyasında olup bitmişti. Amma velakin, şifayı hissetmiş ve kalp kırmamanın önemini de bilmişti.

Ben de gözlerimi açtığımda tan vaktiydi. Pencereden içeri sızan rüzgâr, kulağıma şarkısını söylemekteydi. Ellerim ise kalbimin üzerindeydi.

Sevgiyle, sevgimle …

Start typing and press Enter to search

Skip to content