ALİ BABA ve KARGALAR

Print Friendly, PDF & Email

Sesli Dinle

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde cinler cirit oynarken eski bir hamam içinde… Ben dedim bir masal olsun, söylediklerim yasal olsun. Sözümü dinlemeyen denizde bir sal olsun. Vakti zamanında, evvela masal denilen zamanlarda, uzak bir ülkede saygın, sevilen, sözü geçen bir padişah varmış.

İnsanlar her ne kadar padişahlarını seçse de, akıllarını, merhametlerini, mizaçlarını çok da seçemez. Gözünü vaktinde açmayan insanoğluna da seçtikleri baş ile yaşamak kalırmış. Artık o kişinin vicdansızlığı mı olur, zaman zaman akla hayale gelmedik istekleri mi olur; hepsine de baş, boyun eğmek şart olurmuş. İşte bu padişahın da bir gün aklına ters yerden bir şeyler esmiş. O akıllı söz bilir, kılıç kuşanır padişah bir gün tuhaf bir istekte bulunmuş.

Gökyüzüne bakarken, gökyüzünde kargaları görmüş. “Bunlar da benim ülkemin börtü böceği, kuşu kelebeği… Şu uçan kargalardan başlamak üzere, hepsi ülkemin askeri gibi sıraya girecekler ve benim karşımdan öyle geçecekler. Kim onları eğitir, sarayımın üzerinden tek sıra halinde geçirirse ona kızımı, sarayımın ve ülkemin yarısını vereceğim” demiş.

O ülkede Ali Baba adında bir adam da yaşarmış. Kimi kimsesi yokmuş, cebini diktikleri ipin tozu hep paradan çokmuş. Gün bulur gün yer, bulamazsa aç karnını dere suyuyla doyururmuş. Padişahın bu sözleri tellal tarafından duyurulunca Ali Baba’ya bir ümit ışığı olmuş. Padişahın bu fermanından sonra kimi kimsesi olmayan tam takır kuru bakır evi ile; mal varlıksız yoksul Ali Baba kargaları terbiye etmeye niyet etmiş. “Karga da terbiye edilir mi?” diye sormayın.

O günden sonra kargaları izlemeye başlamış ali Baba. Kargaları günlerce kendisini alıştırmak için buğdaylar yere dökmüş. Korkulukları alaşağı etmiş. Her gün yemlerini kendisine biraz daha yaklaştırmış. Böylelikle kendi adını da karga terbiyecisi olarak değiştirmiş. İsimler anılır, seslenilirse duyulur. İş padişahın kulağına kadar gitmiş. O artık padişah tarafından bile tanınan karga terbiyecisiymiş. Kargalar o kadar zeki ve çalışkanlarmış ki; Ali Baba’nın ne yapmak istediğini anlamışlar ama neden yapmak istediğini bilmedikleri için tam bir yıl boyunca onu uğraştırmışlar…

Kargaların en başındaki o karakarga “Ben” demiş “Soracağım, bakalım derdi neymiş. Niçin beslermiş bizi? Niye dost dermiş öğreneceğim. Eğer ki niyeti bize düşmanlık etmekse, bizi kafeslemekse biz ondan kalabalığız. Vay onun haline! Her birimizin hafızasında yetmiş yıllık bilgi var. Her birimizin gözü, onunkinden daha keskin! Hakkından geliriz evelallah!” deyip yavaşça gökten yere doğru Ali Babanın olduğu yere yaklaşmış.

Konuşmaya başlamışlar. Ali Baba sormuş “Karakarga aç mısın?” Karakarga cevap vermiş. “ Ali Baba doyurdu sağ olsun. Bir gün değil, iki gün değil… Uzunca süredir bize iyisin… Velakin derdin nedir? Sana bunu sormaya geldim. Dostumuzsan sağ kanadımda taşımaya, düşmanımızsan hakkına ulaştırmaya geldim.” demiş. Ali Babada o zaman ağzındaki baklayı çıkarmış. “Benim kimim kimsem yok. Annem de babam da öldü. Bana bir ev bıraktılar. Çatısı yok, kapısı kilit tutmaz, duvarının sıvası yok, suyu akmaz, ışığı da yanmaz! Ümidim de yoktu ama padişah ferman çıkardı. Derdime derman çıkardı… Söz verdi. Eğer kargaları eğitip de gökyüzünden tek sıra halinde geçirebilen olursa ona kızımı, sarayımın ve toprağımın da yarısını vereceğim.” Dedi. Ben de sizi izlerken fark ettim ki çok ama çok zekisiniz. Dağda kurduma evde köpeğime ders verir öğretirim her şeyi. Onlar kadar zekisiniz. Onlar geçebiliyorsa tek sıra halinde padişah sarayından siz de geçebilirsiniz. Kuzum karakarga yardım edin bana…”

Karga gülmeye başlamış. “Ali Baba bu kolay bir iş; padişah sarayından da uçsuz bucaksız ovasından da geçeriz elbette. Ama bunun faydası padişaha nedir? Söyle bana… “ Ali Baba bu hayvancıkların aklını kuş aklı diye küçümseyenlerin hiç bir şey bilmediklerini düşünmüş. Soruya bir cevabı da yokmuş.

Karakarga; Ali Baba’nın kalakaldığını görünce padişahın teklifinden daha iyi bir teklif yapmış ona. “Sen bize tohum dikmeyi öğret; sonra padişahına bunu göster. Gelecek yıla kadar ülkenin her yanını ağaçlandıralım. Bu hem padişahın işine yarar. Hem de halkının… Sen kızını alırsın padişahın; sarayın ve toprağının da yarısını. Ama tüm çorak toprakları biz kargalar ekip dikeceğimiz için çok verimli bir ülkeniz olur. Biz de bayram niyetine tek sıra halinde geçeriz göğünüzden. Bu bile padişahınızın teklifinden çok daha iyi… Ne dersin? “ deyince Ali Baba pek sevinmiş.

Sonra kargalara tohumu toprağa gömmeyi ve gagaları ile su taşımayı öğretmiş. O kadar zekiymiş ki kargalar; çabucak öğrenmiş ve önce Ali Baba’nın kendi bahçesini ekmişler, dikmişler. Yemyeşil minicik fidanlar olana dek Ali Baba’ya yardım etmişler. Ali Baba da padişaha gidip anlatmış yeni meyve bahçesini.

Padişah şaşırmış kalmış. “Ben de sanıyordum ki bu kargalar tohumları yiyorlar…” “Hayır padişahım; kargalar tohumları canlı tutmak için kötü böcekleri yiyor; otlarını temizliyorlar!” diyen Ali Baba’nın bahçesini görmeye gitmiş padişah. Bahçeyi görünce gözlerine inanamamış. Ali Baba ve kargaları çok takdir etmiş. Ali Baba’nın viranesinin önü, muhteşem bir bahçeymiş artık.

O günden sonra kargalar hızlıca ülkeyi yemyeşil bahçelere çevirmişler. Sonra da padişaha gidip; biz görevimizi tam yaptık. Şimdi de gökyüzünden sizin için geçiyoruz deyip tek sıra halinde geçmişler. Hatta gökyüzünde bulutları çekerek iterek “Padişahım siz de tutun sözünüzü!” yazmışlar. Padişah kargaların çok sevdiği Ali Baba’nın mutlu olmasını yürekten istemiş. Kargaları da özgürlüklerini yaşasınlar ve insanlara sevdikleri için yardım etsinler diye hür bırakmış. Onlar da ömürleri boyunca değer bilen insanlara yardım etmiş, kimi zaman rüzgârın topraktan çıkardığı tohumları geri toprağa iteleyerek, kimi zaman da tohumları yemeye çalışan böcekleri uzaklaştırarak yardıma devam etmişler.

Padişah sözlerini tutmuş Ali Baba padişahın kızıyla evlenmiş, ülkenin yarısını alıp sarayın yarısına da yerleşmiş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Çıka çıka belki göğe ulaşırsak; kargalar kadar yükselebilirsek; belki kargaların gökte bir okulu olduğunu da ispat ederiz kim bilir? O güne dek gökten düşen elmaları sayalım, paylaşalım. Biri kuşu olup kuş besleyen çocuklara, diğerini Ali Baba gibi kul aklıyla kuş aklını yönlendirenlere, diğerini de masal dergisine bağışladım… Mehtap İNAN 09.05.2022

Start typing and press Enter to search

Skip to content