ÜÇ ELMANIN BİRİSİ

Print Friendly, PDF & Email

Sesli Dinle

 

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir padişah; bu padişahın bir kızı varmış. Kızı dünyaya gelince gelenektir; evin bahçesine bir ağaç dikilir. Padişah da diktirmiş bahçesine bir elma ağacı…

Padişahın saltanattan noksanı yokmuş, hazine de altını doksanı çoktan geçmiş; yaşı da kemale ermiş. Evladı dadılarla lalalarla büyüyedursun; o büyürken padişahın da işlerinden başka bir şeyi gözü görmezmiş. Bu yüzden elma ağacının meyveleri saraydaki hiç kimsenin dikkatini çekmezmiş.

Ne zaman elma ağacındaki dallar renklense, elma çiçeğe dursa; yaz geliyor diye herkes sevinirmiş. Lakin elmalar olmaya başlayana kadar kimsecikler dönüp de elma ağacının meyvelerine bir daha bakmazmış.

Elmalar dalında olmaya başlayınca; saray ahalisinin üzerine bir uyku gelirmiş herkes uyurmuş. Uyanır bir bakarlarmış ki tek bir elma yok. Yıllar yılları izlemiş mevsimler mevsimleri ama bu akıbet hiç değişmemiş.

Saray ahalisi uyuduğunu görmez, bilmez; padişah da işi gücü yüzünden ağaçla ilgilenemediğini itiraf etmezmiş.

Taaa ki bir gün padişah bahçesine bakıp da ağacın dallarında çiçekleri görüp “Bu ağacın meyvelerini biz neden yemiyoruz?” diye ortaya soruncaya kadar…

Herkes şaşırmış ne diyeceğini ve o günden sonra saray ahalisinin tek dertleri bu elmalar olmuş.

Ağacı sulayan; bir Anadolu geleneği diye; baltayı alıp elma ağacı korksun da bir an önce meyve versin diye üzerine yürüyen; gübreleyen, budayan, böceği vardır da o yiyordur elmaları diye ilaçlayanlar nerdeyse yarışmışlar.

Sadece padişahın biricik kızı; bir ağaçla bu kadar çok ilgilenilmesini gereksiz bulup köşesine çekilmiş. Yatağından bile çıkmıyormuş. Beti benzi solmaya başlamış. Yemeğini yerken de iştahsızlık çekiyor ve her gelen yemeye bir kulp takıyormuş.

Padişah bile el ayak çekilince gizli gizli geceleri elma ağacının altına gidip toprağını havalandırmaya; çapalamaya başlamış. Ama kızı kılını bile kıpırdatmamış.

Bir gece padişah; yine elinde kazması ile tam başlamış işine; birdenbire yaşlı bir kadın belirmiş;

”A padişahım hepinizin çabası boş. Kızının ağacı o! Ancak kızınız bu ağaca bakarsa meyvesini yiyebilirsiniz! “ demiş; kaybolmuş. Padişah toplamış vezirlerini; saray çalışanlarını. Hepsi de kadına hak vermişler. Padişah da çağırmış kızını; paylaşmış kozunu…

Padişahın kızı; “Ben bahçevan mıyım? Çiftçi miyim? Ne anlarım ağaçtan bahçeden! “ deyip yatağına geri dönmek istese de; saraydaki herkes o kadar çok ısrar etmiş ki; artık babası ferman çıkarmak zorunda kalmış.

Böylece padişahın gözünden esirgemediği kızı; erkenden kalkıyor, ağacını suluyor; buduyor, toprağını kazıyor; bir ağaca nasıl güzel bakılırsa öyle güzel bakıyormuş. Ama elleri artık pamuk gibi değilmiş. Teni de güneşe çıkmaktan biraz kararmış. Yanakları al al olmuş. İştahlanmış. İşin en güzel tarafı da; artık o da, bu elmaları merak eder olmuş.

Vakit tamam olup da ağaç sakladığı elmaları herkese göstermeye başlayınca herkes çok keyiflenmiş. Tam hasat edilecekken nerden geldiği belli olmayan o kadın yine çıkmış ortalığa. “ Kim elini elmaya değerse kurur ağacınız. Kimin elmasıysa o koparabilir… “ deyip kaybolmuş yine…

Padişahın kızı bu işe pek sevinmiş. Kolunda sepetle tırmanmış ağaca. Tam üç elma koparmış sepetine ki üçü de sepete girer girmez; diğer elmalar bırakmışlar kendilerini yere. Halk coşkuyla elmaları kapışmış.

Kız da takmış sepeti koluna, doğru odasına… Sepetteki üç elmadan biri; peri kızı olmuş. Padişahın kızının şaşkın bakışları altında konuşmaya başlamış. “Aferin; bize çok iyi baktın. Bu ağaçtan koparılan ilk üç elma büyülüdür. Dokunduğun ilk elma peri kızlarından biridir, ama en akıllısıdır. İstediğini sorabilirsin… Yeniden ağaç meyve verene kadar sana yardım ederim. Diğer elmalarsa; ikincisi şifadır, üçüncüsü de paradır. Bundan böyle beni kardeşin bil. Şu iki elmayı da ailenle birlikte hemen ye! Ye ki hastalığı olan iyileşsin; ülkeniz de yokluk yüzü görmesin! “ demiş.

Elmaları ailesiyle birlikte yiyen padişah kızı, her yıl ağacının bakımını kendisi yapmış. Her yıl ilk elmayı koparıp, elmanın içinde bir yıl ömrü olan peri kızını da kendisi kurtarmış. Ömürlerinin sonuna kadar sağlıklı ve mutlu yaşamışlar. Peri kızını da kardeşi gibi yanında tutmuş.

Onlar ermiş her murada…

Gökten de üç elma düşmüş. Biri bitkilere su verenlere, bakımını yapanlara; diğeri masal dergisine; diğerini de soydum dildim akıl; şifa ve para isteyenlere üleştirdim.

Mehtap İNAN

04.04.2022

Start typing and press Enter to search

Skip to content