Dokuz Kız Kardeşin Aşkı

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş. Duyan gelmiş, duymayan durmuş. Kırk sığırcık bin olmuş. Bin sığırcık bir olmuş. Gökler perde olmuş, gözler hayran olmuş. Bu masalı dinleyen hayran gözlere nur dolmuş.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok çok uzak diyarlarda mutluluk ülkesinde yaşayan dokuz kız kardeş varmış. Bu kız kardeşler mutluluk ülkesinde olan tüm herkes gibi her sabah uyandıklarında ülkelerini çevreleyen pırıl pırıl okyanusa girip, okyanusun bilgeliği ile donanırlarmış. Sonra kalplerini güneşin bilgeliğine açarlarmış. Yine bu dokuz kardeş kalplerini güneşin bilgeliğine açtıkları bir gün güneşin onlara bilgeliğini aktarması bitmemişken gök kararmış, güneş görünmez olmuş. Bunu hayatlarında daha önce hiç deneyimlememişler. Bu dokuz kız kardeş ve ülkedeki herkes kendilerine en yakın tapınaklara koşmuşlar oradaki bilgelere bunu sual etmişler. Bilgelerde olanın ne olduğunu bilmiyorlarmış. Sonra hep birlikte meditasyon yapıp Dünya’nın ruhu Gaia’dan tapınağın bilgeleri bilgi almaya başlamış. Gaia, bilgelere “Merak ülkesinin ileri gelenleri günlerdir ellerinde var olan kristallerle benim gücümü çekiyorlardı. Çektikleri bu güç gök kubbenin yarılmasına neden oldu. Yarılan bu gök kubbeden çok fazla yağmur gelecek, çok fazla yıkım olacak.” demiş.

Tapınakların bilgeleri mutluluk ülkesi halkına, “Artık dünya bizi kendi üzerinde insan olarak misafir edemeyecek. Merak ülkelerinin insanları atalarımızın kehanetini gerçek kıldılar. Bu kehanetin sonrasında bizim için iki yol var. Ya karada yıkım ve felaket gelinceye kadar yaşamaya devam edeceğiz ya da atalarımızın bize öğrettiği sihirli niyeti söyleyip, insan bedenimiz deniz canlısına dönüşecek ve bundan sonra denizlerde yaşamaya devam edeceğiz.” demişler.

Dokuz kız kardeşin uzun yıllar boyunca yaşayan anne ve babası bu dünyadan göçmeden önce kızlarına bu kehanet gerçek olursa size söylenilecek sihirli niyeti söyleyin ve deniz canlısı olun.” diye sıkı sıkıya tembihlemişler. Bu dokuz kardeş, kendi bulundukları tapınaktaki bilge onlara bu mesajı aktarınca göz göze bakıp, karar vermişler. Hemen tapınak bilgesinin yanına gitmişler. En büyük kız kardeş, “Sevgili bilgemiz, bize annemiz ve babamız bu felaket yaşanırsa deniz canlısı olmamızı öğütlemişlerdi. Hemen bize sihirli niyeti söyle biz okyanusla kucaklaşalım” demiş. Tapınağın bilgesi her bir kız kardeşin kalbindeki saflığı görmüş ve onlara “Tamam. Şimdi diğerlerine de sorayım, başka dönüşmek isteyenler varsa hep birlikte okyanusa gidelim.” demiş. Tapınak bilgesi bunu sorduktan sonra on üç kişi daha deniz canlısına dönüşmek istediğini söylemiş. Diğerleri, bu felaketin geçeceğini umdukları için bunu kabul etmemişler.

Dokuz kız kardeş ve halklarından on üç kişi, tapınak bilgesiyle birlikte okyanus kıyısına gitmişler. Orada bulunan bir salla okyanusta açılmışlar. Tapınak bilgesi henüz, geri kalan halkı yalnız bırakmamak için deniz canlısına dönüşmeyeceğinden, okyanusta bulunan ilk deniz canlısına dönüşmüş olan balinalara suya üflediği bir borazanla çağrı yapmış. Balinalar hemen bu salın alanına gelmişler. Tapınak bilgesi, “haydi artık sizin suya atlama zamanınız.” demiş. Hepsi suya atlamışlar. Tapınak bilgesi oradan uzaklaştığında balinalar “özümün ilahi dönüşümünü aktif ediyorum. İnsan bedenimden özgürleşiyorum.” diye koro halinde söylemişler. Suda olan herkes de balinalardan sonra bu sihirli niyeti söylemişler. Son cümleyi söyledikleri anda hepsi yunusa dönüşmüşler. İnsan bedenleri yunus bedenine dönüştüğünde hiç tedirgin olmamışlar ve sanki doğduklarından beri hep yunusmuş gibi hissetmişler.

Balinalar yeni yunus olanlara “Haydi, şimdi hep birlikte yaşayacağımız okyanus krallığına gidiyoruz.” demişler. Yüzerken okyanus krallığında her deniz canlısının bir görevi olduğunu anlatmışlar. Okyanus Tanrısı, bu deniz canlılarına kendi ortak görevleri olsa da bazı özel görevleri olduğunu da anlatmışlar.

Hep birlikte okyanus krallığına geldiklerinde, Okyanus Tanrısı’nın yardımcısı bu yeni gelen yunus grubunu alıp, hizmet eğitim bölümüne götürmüş. Yunusların her biri insan bedenindeyken bugün gelirse diye okyanusun bilgeliği tarafından eğitilmişler. İşte bu eğitimlerinde okyanusun ruhunun dokuz kız kardeşe öğrettiği AŞK öğretisinden dolayı kız kardeşler okyanusta yüzdükleri her yere AŞKı taşıyacaklarmış. Merak ülkesinin insanlarının gerçekleştireceği felaket sonrasında hayatta kalacak insanların yaşadıkları korku nedeniyle AŞKı unutacaklarını bu dokuz kız kardeşinde tüm dünya denizlerine ve okyanuslarına AŞKı aktarması görevi verilmiş. Bu dokuz kız kardeş bu görevi yaparken dokuz erkek yunusun da onları AŞKı istemeyenlerden koruması gerekiyormuş. Bu görev için yeni yunusların insanken kalplerinde var ettiği cesaretten dolayı bu yolculuğa yeni yunuslardan iki erkek, okyanus krallığında yaşayan yedi yunus belirlenmiş. Bu yedi eski yunus yeni yunuslara nasıl okyanuslarda yaşayacakları ile de eğiteceklermiş. On sekiz yunus okyanus krallığındaki dostları ile vedalaşıp, Okyanus Tanrısı’nın huzuruna çıkmışlar. Okyanus Tanrısı bu on sekiz yunusu AŞK ile kutsamış kalplerine AŞKı koymuş ve onları yolcu etmiş.

Yeni yunuslar okyanus kralları ile bir bağ oluşturmamış olsalar da eski yunuslar vatanlarından ayrıldıkları için hüzünlülermiş. Bu hüzünü hisseden okyanus krallığındaki tüm canlılar. Onların kalbine neşeyi dolduracak şarkılarını söylemeye başlamışlar. Bu şarkıların ferahlığıyla birlikte tüm yunuslar neşe ile yüzmeye başlamışlar.

Dokuz kız kardeş kalplerindeki AŞKla çok hızlı rezone olmuşlar. Onların bu uyumu ve gök kubbenin yarılıp, karaların büyük bir gürültüyle sulara battığı, yanardağların patladığı felaketin başladığı günlerde hemencecik gelivermiş. Hem mutluluk ülkesi hem de merak ülkesi sulara gömülmüş. Merak ülkesinden çok az insan hayatta kalmış. Onlarda salları ile okyanusa açılmışlar. Dokuz kız kardeş yavaş yavaş bu sallara yaklaşmaya çalışsa da merak ülkesi insanları hemen yunuslara saldırmışlar. Dokuz kız kardeşi koruyan erken yunuslar hemen dokuz kız kardeşin etrafını sarmışlar ve hep birlikte bu insanlardan uzaklaşmışlar.

Yunuslar bakmışlar insanlara AŞKı anlatamayacaklar o günden itibaren AŞKı gördükleri tüm deniz canlılarına anlatmışlar. Bu AŞK büyük küçük tüm deniz canlılarının yaşadığı şoku da iyileştirmiş.

Bu on sekiz yunus yıllarca yüzüp, dünyanın tüm denizlerini ve okyanuslarını dolaşmışlar. Her rastlaştıkları deniz canlısına AŞKı anlatmışlar. Bu yolculukları sırasında bilgeliklerini daha çok yunusa aktarmak için çiftleşmişler ve çoğalmışlar. Doğan bebek yunuslardan kızlar annelerinden AŞK erkekler babalarından koruyuculuğu öğrenmişler. Tüm denizlerdeki ve okyanustaki canlılar bu yunusları tanırmış. Yunuslar geldikleri denizin ya da okyanusun halkına her geldiklerinde başka bir AŞK hikayesi anlatmışlar.

Bu yolculuklarında çok az insana AŞKı anlatabilmişler. Güzel olan şuymuş ki, insanlar deniz canlılarını yakalayıp, yiyorlarmış. Yedikleri her deniz canlısının hikayesi insanların bağırsaklarından hücrelerine dahil oluyormuş. Yıllar yılları kovalamış, bu yunuslar insanlıktan yunusa geçtikleri için çok uzun yıllar yaşıyorlarmış. Ömür döngülerinin yarısında artık yunuslara yaklaşan insanlar olmuş. Bu dokuz kız kardeş hemen bu insanlara AŞKı anlatmışlar. Balıkçı ve oğlu aylarca bu yunusların yanına gelmiş. Hem kendilerini geçindirecek balıkları yakalamışlar, hem de AŞKı dinlemişler.

Balıkçı ve oğlu yunuslara söz vermişler “biz de artık her gördüğümüz insana sizin bize anlattığınız AŞKı anlatacağız” demişler. Balıkçı ve oğlunun insanlara anlattığı bilge AŞK öğütleri insanların çok hoşuna gitmiş ve bu AŞKı duyan her insan gidip yunuslardan AŞKı dinlemişler.

İnsanlar bu AŞKın içinde merak ülkesinin insanların yaptığını da yunuslardan öğrenmişler. Bu yaşamı öğrenen her insan onlar gibi olmayacağına söz vermiş. Yunuslar AŞKı anlatmaktan mutlu, insanlar AŞKı dinlemekten mutlu olmuşlar. Yunusların ulaşamadığı, denizlerden ve okyanuslardan uzak tüm ülkelere yunuslardan AŞKı öğrenen insanlar, diğerlerine dokuz kız kardeşin AŞKını anlatmışlar.

İnsanlar AŞKı öğrendikçe kalplerindeki korkular gidip, AŞKın bilgeliğindeki huşu ile hayatlarını sürmüşler. Dokuz kız kardeş ömürlerinin sonuna kadar rastladıkları her canlıya AŞKı anlatmaya devam etmişler. Yüzlerce yıl sonra ruhları AŞKa kavuşmuş, bedenleri okyanusla bir olmuş. Olmuş olan ve olacak olan her şey AŞK olmuş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content