Aslanın Öfkesi

Print Friendly, PDF & Email

Yüz anahtar yüz anahtar Dil kilit yüz anahtar
Kilitlidir gönül evi. Açamaz yüz anahtar.

Uzak bir ormanda aslan oturmuş bir gün sarayında ve şöyle düşünmüş kendince:

“- Ben doğuştan tüm hayvanların başına kral olarak yaratıldım. Allah bana bu ayrıcalığı bu lütf-u verdiğine göre ben de ormanda yaşayan hayvanları tanımalıyım.

Bu düşüncesini gerçekleştirmek üzere emrindeki görevlileri çağırmış yanına ve tüm hayvanları sarayda toplamalarını emretmiş.

Aslanın emrini duyan hayvanlar birer birer saraya gelmeye başlamışlar.

Merak içinde birbirlerine bakışıp fısıldaşmaya başlamışlar. Öyle ya koskoca kral neden çağırmış olabilir ki herkesi sarayına. Bir yanda korku, bir yanda merak beklemeye başlamışlar.

Önce Ayı girmiş saraydan içeri. Sarayın kapısından girer girmez beti benzi atmış, rengi sararmış, midesi ağzına gelmiş. Öyle bir kötü koku varmış ki ayının burnunun direği kırılmış. Kokuyu hisseder hissetmez tutamamış kendini ve

“- üfff! demiş, saray ne kadar kötü kokuyor.

Bu saygısızlık Aslanı çok öfkelendirmiş. Ne diyorsun demeye kalmamış bir pençe darbesi ile ayıyı yere sermiş. Tam bu sırada içeri giren maymun durumu görünce sararmış sonbahar yaprağı gibi titremeye başlamış. Can korkusu ile aslana dönüp

“Ohh! Miss gibi miss” demiş.

Aslan işin iç yüzünü anlamış ama anlamamış gibi yaparak şaşkın şaşkın sormuş;

“- Nedir mis gibi olan ?”

Maymun korkusunu saklayıp gayet rahat bir şekilde:

“-ne olacak sayın kralım, sarayınız. Sarayınız mis gibi kokuyor. Sanırsınız gül bahçesi. Bu ne güzel koku böyle, içim açıldı” deyince aslanın rengi şekli değişivermiş.

Aslan bu, yağ çekip yalakalık yapanları hiç sever mi? Sert bir şekilde kükremiş:

Seni yalancı düzenbaz seni. Utanmadan gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun.” deyip bir pençe darbesiyle maymunu da yere sermiş.

İçeri giren çıkmak bilmeyince sarayın kapısının önünde bekleyen tilki anlamış bir durumlar olduğunu. Olup biteni az – çok tahmin etmiş sırası gelipte içeri girince gördüğü manzara karşısında. Burnuna gelen keskin ekşi kokuya aldırış etmeden istifini, duruşunu bozmadan geçmiş Aslanın karşısına. Öyle ya işin ucunda can var.

Aslan bu kez Tilkiye sormuş:

“-Söyle bakalım, sarayım nasıl kokuyor?”

Tilki kulağını sallamış, burnunu oynatmış ve kurnazca gülümseyerek mırıldanmış;

“- üzgünüm Sayın kralım, nezle olduğum için burnum hiç mi hiç koku almıyor. Çok özür dilerim.”

Aslanın bu sözler üzerine öfkesi geçmiş. Tilkiye gülümseyip canını bağışlayıp, yanına danışman yapmış.

Koyun, kasabın keskin bıçağını övermiş. Yalaka tavuk, altından yumurtayı alan eli öpermiş. Aman sakın unutma Arılar ağızlarında bal taşırken, kuyruklarında iğne saklarmış.

Gökten üç elma düştü, biri ne zaman nerede susacağını bilene, biri ne zaman nerede konuşacağını bilene, biride bunları ayırtedebilene

🍎🍎🍎

Start typing and press Enter to search

Skip to content