ÖNCE PERDELERİ KAPATALIM

Print Friendly, PDF & Email

Yazarın Kendi Sesinden Dinle

 

Nasıl desem, kimlere söylesem bilemedim. Anlatmasam mı acaba? İçimde de tutamam ki; anlatmazsam çatlarım. Anlatacaklarım, hem benim için hem de dinleyenler için. Benim anlatmaya ihtiyacım olanı dinleyenin de dinlemeye ihtiyacı vardır çünkü.

Anlatayım anlatmasına da; anlatacaklarım size inandırıcı gelmeyebilir, mantıksız ve saçma görünebilir, hem benim için hem de sizler için biraz mahrem olabilir. Yani bizden başka kimseler duymasın, hatta benden başka kimseler bilmesin, sizden başka kimseler fark etmesin. En iyisi sizleri çok merakta bırakmadan anlatayım ama önce perdeleri kapatalım. En az dört kat perde isterim rahat anlatabilmek için ve sizlerin de rahat dinleyebilmeniz için.

Yaşananlar bir vardı, bir yoktu; hem doğru, hem de yalandı. Kalbur saman içindeydi; yani saman kalburu içine alacak kadar büyük, kalbur da samana sığacak kadar küçüktü. Develer de tellal idi o zamanda. Develerin normalde sesleri pek çıkmaz çünkü şimdilerde susmaya alışmıştır develer. Ama o zamanlar susmuyorlardı, hatta tellallık yapıyorlardı. Develerin avaz avaz bağırarak bir şeyler anlatması da sizlere imkansız gelebilir ama öyleydi. Hatta pirelerde berberlik yapıyorlardı. Diyeceksiniz ki kimse pirelerin olduğu bir berbere, pire berbere gitmez, pirelenir. Ama o zamanlar insanlar pirelenmeden, işkillenmeden, kuşkulanmadan pire berberlere gidiyorlardı. Yoksa ne benim ne de sizlerin konuşmak, haykırmak istediğimiz halde sadece sustuğumuz zamanlar asla olmamıştır; belki de olmuştur. Veya durup dururken gözümüzle görmediğimiz, kulağımızla duymadığımız, ellerimizle tutamadığımız hiçbir şeye inanmayız; ya da inanırız. Önce gerçeklik perdesini çekerek başlayalım o zaman…

Anlatacaklarım ne zaman oldu biliyor musunuz? Evvel zaman içinde oldu, ta ki; ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Yani sizin bilebileceğiniz, tahmin edebileceğiniz bir zamanda değil. Zamanda geriye gidilebilen, dedemin beşiğini sallayabileceğim bir zamanda oldu; çoktan unutulmuş bir zamanda. Sizlere göre artık gidilmesi mümkün olmayan bir zamanda oldu. Diyeceksiniz ki; zamanda geriye gidilemez, geçmişe gidilemez, geçmişte yaşanılamaz, geçmişle yaşanılamaz. Haklısınız; bizler daima bu günü yaşarız ve geleceği planlarız. Geçmiş geçmişte kalmıştır; dönüp ardımıza bakmayız, etkisinde kalmayız ya da kalırız? O zaman ikinci kat olarak zaman perdesini çekelim.

Sonra anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, dolandılar dört köşeyi; bir telaş, bir koşturmaca, bir kargaşa derken kapıdan içeriye biri girdi. Kim mi? Sizce kim olsun? Kim olduğunu ben söylemeyeyim size bırakayım; belki güzel bir kız, belki yakışıklı bir prens, belki bilge bir kral, belki bir dev, belki de bir cadı… Herhangi biri yani; “ben”, “siz” ya da “o” değil. Tüm bu kargaşanın benimle ya da sizinle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Zira bizler her zaman olması gerektiği gibi davranırız, yapmamız gerekenleri yaparız, onaylanmayan ve kabul görmeyen hiçbir şey yapmayız ve bizlerin başına olağandışı olaylar gelmez. O zaman kişi perdemizi de çekelim.

Derken az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim, döndüm bir de arkama baktım ne göreyim; bir arpa boyu yol gitmişim. Size bu sefer bir itirafta bulunayım, benim başıma sık sık gelir bu durum; kendime göre uzun süreler ayırıp, çok emek verdiğim süreçlerimde bazen yol alamam ya da çok yol aldım, bir yerlere geldim sanırım. Sonra ardıma baktığımda, ardımda bıraktıklarıma baktığımda; olmadı derim, gelmek istediğim yer burası değildi, olmak istediğim yer burası değildi derim. Neresi mi gitmek istediğim yer? Belki bir saray, bir orman, belki küçük bir ev; belki de kendim. O kadar yol gidip kendime dönmek istiyorum belki de. Tam olarak neresi olduğunu söylemiyorum çünkü gitmek istediğim yerin benimle ve sizinle bir ilgisi yok aslında; neresi olursa olsun fark etmez? Sizce fark eder mi? Nerede olmak istersiniz? Sakın söylemeyin, bir de yer perdesini çekelim.

Şimdi efendim bu kadar girizgahtan sonra benden ve sizlerden bahsetmediğim teminatını vererek, olanların benim ve sizlerin başına gelmediği güvencesiyle, tam olarak ne zaman olduğunu, nerede olduğunu ve gerçekten olup olmadığını ifşa etmeden olanları sizlere anlatmaya başlayayım; sizler de tüm öğrenilmiş imkansızlıklarınızı, mümkünsüzlüklerinizi, endişelerinizi bir kenara bırakarak dinleyin lütfen:

Bir varmış, bir yokmuş

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde

Develer tellal iken, pireler berber iken

Ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken

Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi

Dolandılar dört köşeyi….

Start typing and press Enter to search

Skip to content