KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ ÜZERİNDEN MASALA (YAŞAMA) BAKIŞ

Print Friendly, PDF & Email

İlk kez anneannemden dinledim daha gün ışığına bile çıkmamış masalları çocukluğumda. Çok şanslıyım onun torunu olduğum için. Nasıl heyecanlanırdık bazen çığlıklar içinde, bazen kan ter içinde. Anneannem bir masal uydurucusuymuş. Mahalleliyi her gün bir araya toplayıp, arkası yarın tarzında masallar anlatırmış. Masal uydurucu dedim diye kızmayın bana “ masalın yalanı mı olurmuş , o yalan bu yalan , fili yuttu bir yılan , bu da mı yalan”

Biz de bayram sonuymuş ya da İstanbul’un trafiği demedik üstelik de bildiğimiz bir masalı Kırmızı Başlıklı Kız masalını dinlemek için Maçka parkında sevgili hekim arkadaşım Dr Özgül Köse ve sevgili psikoterapist Ceren Kalkan ile buluştuk. Özgül’ün masallarından sonra en az masalı dinlemek kadar merakla beklediğim bölüm olan masallara sorular sormak, masalın da sorumuza soru sorması ve ardından Ceren’in içimizde varlığından bile haberdar olmadığımız, farkedince de en çok kendimizin şaşırdığı yaratıcı benimize temas etmemize vesile olan atölye çalışması tadından yenmezdi doğrusu. Zaman nasıl akmış geçmiş fark edemedik hatta saatin pili bitti sandım, zaman o kadar durmuş gbiydi sanki.

Masal sizin de bildiğiniz gibi Kırmızı Başlıklı Kız’ın annesinin nedense her gün kendi giderken o gün onu çocuklar için son derece tehlikeli ormana hem de tek başına göndermesi ile başlar. Evet sıkı sıkı tembihler tembihlemesine ormandaki tehlikeyi ve anneannensinin evini bulmak için söylemesi gereken sihirli cümleyi kimseye söylememesini, hem de birkaç kez. Ama Kırmızı Başlıklı Kız o gün yeşil pelerinden taaaaa anneannesinin annesinden , belki ondan da önceki annelerden kalan kırmızı başlıklı pelerini giymenin sarhoşluğundan olsa gerek, bir kulağından girer öbüründen çıkar tüm tembihler. Burada terlik giymekten nefret ederken, babamın aldığı yumuşacık kırmızı terliklerimi hiç çıkaramadığım elimden gelse yatağa bile onunla gideceğim çocukluğuma kayıyorum ve hak da veriyorum hani Kırmızı Başlıklı Kız’a ve içindeki coşkuya neşeye. Kırmızı yani sonuçta.

Masalı bildiğiniz için hemen giriyorum sorulara.

İlk başta anneye çok kızdım, çocuk yaşta ormana tek başına gönderilir mi diye. Niye göndermiş dedim. Bu arada bizim Kırmızı Başlıklı Kız kırmızı pelerini giyince kendini pek bir büyümüş hissetmiş . Ne varmış bu pelerinde bu hissi verecek diye de merak da ettim doğrusu?

Bir başkası “anneanne neden ormanda tek başına yaşamayı tercih ediyormuş, gelse yaşasa ya kızı ve torunuyla” ve “anne neden kurdun hilelerini daha iyi anlatamadı kızına ?” dedi

Kırmızı Başlıklı Kız neden bu kadar saftı, deneyimsizdi ?

Kırmızı Başlıklı Kız saf ve masum muydu tamamen gerçekten ?

Kırmızı Başlıklı Kız aslında bazı tehlikle işaretlerini okuyabilir miydi?

Yoksa aslında o da çiçekler böcekler derken ormanı gerçekten tanımak mı istemişti ?

Annesinin tembihlediği yoldan gitseydi, çiçeklere böceklere dalmasaydı kurt çıkmaz mıydı gerçekten karşısına?

Kurtlar sadece çiçekli böcekli yollarda mı karşılarına çıkar Kırmızı Başlıklı Kızların ?

Her zaman tembihlenen yoldan gidersek sorun yaşamaz mıyız gerçekten ?

Annemizin tembihediği yoldan mı gitmeliyiz?

Ya o anneanneye ne demeli, o deneyimli niye tanıyamadı kurdu ? Üstelik de kendi de kurda yem oldu ? Yoksa zamane kurtları da bir başka mıydı acaba?

Kurtları tanımak için deneyim yetmez mi acaba? Kurtlar kuzu postunda en deneyimli anneanneyi bile kandırabiliyorsa, Kırmızı Başlıklı Kız’a hiç kızmamak mı lazım kurda her seyi anlatı diye?

Yoksa kurda kanmak da, kurt olmak da, Kırmızı Başlıklı Kız olmak da, Kırmızı Başlıklı Kız’dan güçlenip kurdu alt etmek de bu işin doğası mı?

Ve masal Kırmızı Başlıklı Kız’ın “eğer ormana gitmezseniz hiçbir şey olmaz ama hayatınız da başlamaz” sözü ile bitti. İçime bir ferahlık geldi, oh be dedim Kırmızı Başlıklı Kız sonunda büyüdü kurtların da yola dahil olduğunu anladı diye.

Annesi Kırmızı Başlıklı Kız’ı her şeye hazırlayabilir mi gerçekten? Bir de ormana kurt korkusu nedeniyle asla gönderilemeyen ya da gidemeyen ya da çok geç gitmek zorunda kalan Kırmızı Başlıklı Kızlara ne demeli. Çok daha çetrefelli geçecektir yollar, daha dikenli, daha korkunç gelecektir belki, Kurt da daha kolay kandırabilir belki ama çiçekler de bir o kadar güzel ve mis kokuludur hani. Yine de ne zaman olursa olsun o ormana girilmeli diyor Kırmızı Başlıklı Kız, valla ben de onun yalancısıyım ☺

Sevgili Ceren’in eşliğinde yaptığımız atölyede masalı iki ayrı grup olarak tekrar yazdık . Vallahi kurda acıdım o zaman . Meğer kurt olmak da ne zormuş dedim. Kuzu kılığında kurt olanlar yanı sıra kurt kılığında kuzular olabileceğini, bunları ayırt edebilmek için de o ormana girmek, yürümek, dolaşmak, çiçekleri koklamak, kurtlarla ve kendimizle temas etmemiz gerektiğine, gücümüzü de içimizdeki Kırmızı Başlıklı Kız’dan almamız gerektiğine karar verdim.

Atölye sonunda hepimizden yeni yazdığımız masalı tanımlayan iki sözcükden oluşan tamlamalar ve ve bunları kullanarak şiir yazmamızı istedi Ceren. Benim şiiriimsimi paylaşayım ☺

“Çıktığım kırmızı yolculukta

Aldım gücümü tatlı ninemden

Girdik mi kurtlar sofrasına

Kurt olmak da kurdun dünyası da ne zormuş meğer

Unutma dedi ninem

Pelerin hafızandır

Ve güven dedi masumiyetin gücüne

Ne kurtlar evcilleşir şaşar kalırsın

Şahitlik eder kahraman yolcular senin gücüne “

Bizim grubun yeniden yazdığı masalda kurt, anneanneyi kurda karşı uyaran Kırmızı başlıklı kıza “ sen bu ormana daha önce girmişsin”dedi. Kırmızı Başlıklı Kız da kurda “illa ormana girip tanıyınca mı kurtları tanıyabiliyoruz, duymuş ya da anneannem gibi deneyimli birini bile kandıracak kadar kılıktan kılığa giren kurdun kokusunu almış olamaz mıyım” dedi bizim masalda.

Bizim Kırmızı Başlıklı Kız bu konuda oldukça deneyimli. Ne de olsa tam 2600 yıldır giriyor bu ormana ve diyor ki “kurtları tanımak iyidir”.

Dr Nuray Başsüllü

Start typing and press Enter to search

Skip to content