GİYDİM MASALIMI DALIYORUM DENİZİN DERİNLİKLERİNE

Print Friendly, PDF & Email

Merhaba Değerli Okuyucu,

Sen bu satırları okurken diye başlayacağım ve evet senden çok uzakta olacağım muhtemelen. Ama seni de götürmek istiyorum çok uzaklara -ki eğer tatile çıkmadıysan ve tatil denince bir Akdeniz İklimi çocuğu değilsen aklına deniz, kum, güneş de gelmiyorsa- belki de hiç kıyısına varmadığın bir yere…Gözlerini kapatmasan da olur ne olur ne olmaz neredesin bilmiyorum çünkü zaten hayaller gözler açıkken de kurulur. Sahi en son ne zaman hayal kurmuştun, öznesi sen olan? Belki de unuttuğun bir eylemi hayata geçireceğiz birlikte. Haydi o zaman…Hayal et…Dalgaların kıyıya vurduğu, yosun kokularını ciğerlerine çektiğin ve kulaklarında cırcır böceklerinin melodik sesleri… Evet tam zamanı şimdi, dön yüzünü denize! Belki de hayatında bir özel isimden öteye geçmeyen, belki de hayatında şifa olarak gördüğün o güzelliğe…

Deniz…Kimine göre sonsuz mavilik. Kurulan uçsuz bucaksız hayallere ortak edilen hani. Kimine göre bereket; cana can veren, yeşillendiren yürekleri. Yolculuk, kimine göre. Ya varılacak olan ya da vuslat; özlenen. Aslında masallara konu edilen. Az gidilip uz gidilip üstünden seller gibi geçilen. Masalın ta kendisi belki de. Tıpkı sonsuz mavilik gibi yolculuk olan, bereket olan, hayallere ortak edilen…

Deniz, yuva olan hani. Belki de daha önce hiç tanışmadığın canlılara ev sahipliği yapan. Tıpkı masallar gibi yolunun kesişmediği kahramanları bir anda en yakının hissettiren. Elinden tuttuğun kahramanlar, kimi dış görünüşüyle sakın yaklaşma alarmı verir içindeki tüm naifliğe inat. Kimi tabiri caizse ters köşe yapar. Kuyruğu başında, başı kuyruğunda çıkar karşına tıpkı bir çeşit balık gibi. Balıklar şehzade oluverir, dev anaları perileri kıskandıracak güzellikte kızlara…Masalda izin vermeli insan, üç başlı devlerin de, zehirli sarmaşıklarla kaplı ormanların da karşısına çıkmasına… Kötülük olmasaydı iyinin kıymeti bu kadar bilinmezdi’yi heybesine koymalı yani.

Deniz denilince akla bir de deniz kestaneleri gelir. Soba üzerinde pişirilmeyen, denizin kirpileri hani. Bir battı mı ayağına insanın, canını yakan. Şifası zeytinyağı olan. Kimi masallar vardır kestane eşliğinde dinlenen, sıcak soba etrafında kokusuyla bütünleştiği. Kimi masallar da vardır insana adımlarını güçleştirdiğini hissettiren, deniz kestaneleri kadar acı veren. Aslında masal mıdır acımasız olan yoksa insan mıdır hayatı kendine zorlaştıran. Karanlığın içindeki ışığı görmeyi reddeden. Ya da avucuna tertemiz ayıklanmış üstüne bir de nar gibi kızarmış kestaneyi bekleyen. Masal da deniz de zordur aslında. Güzel olan da zorda dibe çökmemek aydınlığa kavuşmaktır. Zira bizi masalsı bir hayattan uzakta yaşamak zorunda bırakan zeytinyağı gibi üste çıkmayı bilenler değil midir her zaman?

Derinlere inmişken denize dalmak deyimi var bir de sahi. Kaybolmak istediğinde insanın kaçabileceği en güvenli yer olan deniz gibi mesela(!) Ya da masallar gibi…Kimi zaman sığındığımız, kimi zaman sırf vereceği anlamlı hikmet için dinlediğimiz. Ama dikkat etmek gerek denize öyle üstünde ne varsa ile atlanmadığı gibi masalı da öylesine dinleyemez insan. Nasıl ki deniz için özel bir kıyafet gerekiyorsa hani derinlere çekilmemek için, masalda da yalıtmalı insan kendini tüm ön yargılarından, tüm bildiklerinden ve bilmediklerinden. Bırakmalı kendini kelimelere. Her bir kelimede kendini bulmalı, kendisiyle bağ kurduğu her şeyi görmeli. Nedensiz dinlemeli, anlamak için ama anlamaya çalışmadan. Gerçek değil demeden ama gerçek olmadığını kabul ederek belki de. Hayallerin bir gün gerçek olacağına inanarak. Masalın türünü ayırt etmeden çocuk yetişkin demeden başka bir ifadeyle. Sırtındaki tüm gereksiz yükleri atarak dinlemeli, girmeli masalın içine. Boğulmadan, dibe çökmeden…

Daldık mı denize? Denize dönmüştük yüzümüzü oysa ki değil mi biz? Çeker insanı elbet, deniz sonsuz güzelliğiyle çeker kendine yüzme bilsen de bilmesen de. Masallar da öyle değil midir? Bir yanıyla çekmiştir herkesi kendine. Ya başındaki rastgele seçilen kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşturduğu ahenk sayesinde ya da kendimizi bulmamıza vesile olduğu için. Daldık ya denize, cennet gibi manzara değil mi karşımızdaki? Denizin dibi işte…Balık olur, deniz anaları olur, deniz atı, mercanlar, yosunlar, süngerler, deniz hıyarları… Evet her şey olur…Cana can katan her şey yani. Ama pet şişe olmaz, izmaritler olmaz, salyası sümüğü güncel tabiriyle müsilajı olmaz bir denizin özetle. İşte tam da bu noktada masallar da çığlık çığlığadır. Masal masaldır, geleneksel olandır. Kültür kokandır. Yozlaşmadan sonsuza kadar var olacak olandır. Hangi yönden eserse essin rüzgâr, onun getirdikleriyle kirletilmeyecek olandır.

Deniz miydi hayal kurmamıza sebep masal mıydı bilmiyoruz ama giyelim masalımızı dalalım en derinine denizin. Masallar şifadır derler ya tıpkı su gibi. Belki yeniden kıyıya vardığımızda dalgalar çoktan götürmüş olur üstümüzdeki tüm kötülükleri, olmaz mı? Olur elbet, yeter ki sen hayal et, öznesi sen olan…Ve sakın vazgeçme hiçbir zaman!

Start typing and press Enter to search

Skip to content